«Alisa Ganiyeva da Bayram Dağı’nın kurgusunda ele aldığı hayali gerçe- ğe çevirirken teoride antiütopyadan, pratikte realizmden, biçim olarak kolajdan, anlatım olarak ise polifoniden faydalanır. Kendisinin de ifade ettiği üzere yazarın bu eserinde birbirinden farklı çok sayıda ses, içeriği yoğun sahneler, düşüncelerin ve seslerin kakofonisi vardır. Öyle ki eserin başkahramanı bir kişilik değil, bir yerdir. Burası, eserine ismini verdiği, gerçekte var olmayan, yazarın cennet olarak nitelendirdiği ‘Bayram Dağı’nı sembolize eden, kaybolan kültürüyle Dağıstan’dır. Bayram Dağı, eserin başladığı, çözümlendiği ve sonuca ulaştığı yerdir. Ganiyeva, romanında aynı zamanda parçası olduğu Kafkas kültürünün yiten yüzünü hicveder ve küçüklüğünden itibaren Dağıstan’da duydu- ğu, Kafkasya’nın Rusya’dan ayrılması gerektiği düşüncesini somutlaştı- rarak çok sayıda ve birbirinden farklı etnik grubu içerisinde barındıran bölge halkına olabileceği muhtemel bir senaryoyu tablolaştırır».